İnsan sağlığını dejeneratif hastalıklara, inflamatuar hastalıklara, besin eksikliklerine, virüslere ve toksinlere karşı koruma etkisi yüksek bir molekül yapısına sahiptir. Fulvik Asit bitki köklerinde üretilir ve ana işlevi inorganik mineralleri ve besin maddelerini bitkinin kullanabileceği şekilde organik forma dönüştürmektir. Daha sonra besin maddelerini aktif olarak bitkinin hücrelerine taşır. İnsan vücudunda da aynı işlevleri yerine getirebilir. İnsan tarafından yeniden yaratılamaz veya üretilemez; taklit edilemeyecek kadar dinamik ve moleküler olarak küçüktür. İnsanların sağlığını korumak için 59 mineral, 16 vitamin, 12 amino asit ve 3 esansiyel yağ asidine dahil en az 90 besine ihtiyacı vardır. Ancak doğal ve organik yiyecekler tüketmek ve çok sayıda vitamin takviyesi kullanmak, bu hayati besinlerin emilimini veya kullanımını garanti edemez. Fulvik asit  ‘’shilajit’’  olarak adlandırılan Hindistan’da yüzyıllardır Ayurveda tıbbında olduğu gibi kullanılmaktadır. Modern tarım yöntemleri, gıdalardaki mevcut fulvik asit miktarını ihmal edilebilir miktarlara düşürerek besin eksikliklerine ve bunun sonucunda da birçok hastalığa yol açmıştır.

Dünya başlangıçta bol miktarda mineral, eser element ve bol miktarda mikroorganizma içeren olağanüstü verimli topraklar ile oluşmuştur. Topraktan bitkilere, bitkilerden hayvanlara ve vücudumuza aktarılacak tüm bu besinleri doğa bize sağlamıştır. Teorik olarak, doğanın bize sağladığı bu besin bolluğu, uzun ve sağlıklı hayat yaşamamızı sağlamalıdır. Ancak zaman geçtikçe vücudumuzda giderek daha fazla besin eksikliği yaşanmaktadır. Bu eksikliklerle bağlantılı hastalıkların giderek arttığını maalesef görmekteyiz. Topraktaki temel besinler, toprağın humus ve turba adı verilen son derece besleyici bir katmanından temin edilmektedir. Bu katman, toprakta büyüyen bitkilerin besinleri emebilmesi ve bu besin maddelerini parçalamak için çok çalışan mikroorganizmalarla dolu ayrışmış organik maddeden oluşur. Bilim insanları toprakta, bu mikrobiyal aktivitenin doğrudan yan ürünü olan ve Fulvik asit adı verilen MUCİZE MOLEKÜL olarak adlandırdıkları doğal bir bileşik buldular. Topraktaki mikroorganizmalar, fulvik asit adı verilen gizli hazineyi, yaşam mucizesi haline getirir. Fulvik asit bir vitamin veya mineral değildir ve bilim bu maddeyi laboratuvarda sentezleyemez. Vücudumuzun optimal sağlık için buna ihtiyacı vardır ancak artık gıdalarımızdan yeterli miktarda fulvik asit alamıyoruz.

Fulvik asit organik bitkilerde ve topraklarda binlerce yıldır doğal olarak oluşmaktadır. Ancak bu BİYO-BESİN yeni yeni tanınmaya başlamıştır. Araştırmalarda Fulvik asidin, besin maddelerini topraktan bitkilere taşımak, bu besin maddelerini aktive ederek bitkiye çok daha kolay emilebilir bir biçimde ulaşmasını sağlamak ve tabii ki insanların da bu değerli besin maddelerini sindirmesini sağlamaya aracılık etmek gibi özel bir işlevi olduğu bulunmuştur. MUCİZE MOLEKÜL olarak bilinen Fulvik asitin yokluğunda bitkiler besin maddelerine erişebilir, ancak alımları zor ve sınırlı olmaktadır. Ne yazık ki sentetik gübreler, herbisitler ve fungisitlerin uygulanması gibi modern tarım uygulamaları, topraklarımızda vitamin ve element eksikliklerine  bağlı verimi oldukça düşürmüştür. Toprak üzerindeki baskı ve organik maddelerin toprağa geri dönüşünün olmayışı, topraklarımızı ciddi biçimde sınırlamış, mineralleri tüketmiş, topraklarımızı canlı kılan özel kimyadan yoksun bırakmıştır. Topraktaki Fulvik asit, bitkilere, hayvanlara ve nihayetinde insan vücuduna besin sağlayan minimum Fulvik asit anlamına gelir; Bitkilerin bize yararlı olabilmesi için, Fulvik asit yoluyla kendilerine sağlanan maddelerini daha fazla absorbe etmeleri gerekir.