Humik Asit ve Fulvik Asit: Doğal Sağlığın Gizli Hazinesi
Sağlıklı yaşamın devamı ve yaşam kalitesini yükseltmek için kimyasal içeren sentetik ürünlerden ziyade, doğal kaynaklara yönelim hızla devam etmektedir. Doğal besinlerin kullanımı, hastalıkların doğal yollarla tedavi
edilmeye çalışılması , geçmişten günümüze insanların her zaman ilgisini çekmiş ve minimum kimyasal kullanımı ile dışa bağımlılığın azaltılması için doğal kaynaklara yönelim giderek artmıştır. Bu amaçla insanlar doğal kaynak ve organik besin arayışına girmişlerdir. Bu kaynakların arasinda ülkemizde bolca bulunan ama çok fazla bilinmeyen gizli hazine ; Humik asit ve Fulvik asit içeren Humik maddelerdir.
Humik maddeler, doğal yollarla oluşan binlerce yıllık bitki, hayvan ve mikrobiyal kalıntıların mikroorganizmalar aracılığı ile ayrıştrılmasından kaynaklanan biyojenik, heterojen organik bileşiklerdir.
Humik asitler klasik olarak tarım alanlarinda organik gübre ve bitki besleme ajanı olarak kullanımlarıyla bilinse de çok yönlülüğü sayesinde endüstri, çevre. kozmetik ve biyotıp gibi alanlarda ham madde olarak kullanılmaktadır. Bu denli uygulama alanı bulabilen humik asitler, doğal kaynak olması nedeniyle hem günümüz endüstrisinde hem de birçok farklı alanda kullanılabilecek potansiyeldedir.
Humik ve Fulvik minerallerin fonksiyonel bileşenlerinin ; antiinflamatuar, antibakteriyel, antifungal, antimikrobiyal, antiviral ,antioksidan , antibiyofilm , antitoksik olması , ağır metallerin ve tarımda kullanılan böcek ilaçlarının bedenden uzaklaştırılmasında etkin rol oynaması, toksinlerin vücut tarafindan emilmeden önce yakalanması, ağır metaller, toksinler, böcek ilaçları gibi zararlı toksin maddelere bağlanması ve bedenin etkili bir şekilde detoksifikasyonunu sağlaması, prebiyotik özelliğinin olması, bağırsak membran onarıcı ve immun sistemin güçlendirici özelliklerine sahip olması sebebiyle, son yıllarda fonksiyonel destekler arasında ön plana çıkmaktadır.
Günümüzde artan bağırsak disbiyozisi, geçirgen bağırsak sendromu, bağırsak- kan bariyerinin bozulması, bağırsak duvarında yerleşen parazitlerin sebep olduğu mukoza hasarı ,işlenmiş yiyeceklerin katkı maddeleri ile dolaşıma katılan toksik yükler ,bu sebeplerden dolayı bozulan insan sağIığı, gelişen kronik hastalıklar, giderek artan sağlık, beslenme ,gıda ve vitamin takviyeleri farkındalığı, yeni fonksiyonel ürünlere olan ilginin de artmasına ve yeni ürün arayışına neden olmaktadır.
Doğal yollarla oluşan , yüksek molekül ağırlklı kompleks yapılar olarak tanımlanmaktadır. Toprakta , turbalarda , okyanuslarda ve tatlı sularda doğal olarak bulunan karmaşık moleküllerdir. Çürümüş doğal organik madde ortamında bulunan dönüştürülmüş organik maddeler ile birleşmiş organik makromoleküller olarak da ifade edilmektedir.
Kimyasal olarak bulunduğu bölgeye göre çok farklı özellikler gösteren hümik asitlerin moleküler büyüklüğü 2000-300000 Dalton , karbon içeriği %45-65, oksijen içeriği %30-50, katyon değişim kapasitesi 500-1500 meq/100 g olarak tespit edilmiştir.. Bu özelliklerinden dolayı organik karbon kaynaklarının başında yer almaktadırlar.
İçerisinde Polifenoller ,Polikarboksilik asitler, Fenolik ve Alkaloid gruplar, Metoksil gruplar, Kuinoid ve Karboksil grubu ihtiva eder. Ayrıca doğadan elde edilen ,metabolizma tarafından daha kolay emilebilen , Fulvik asit aracılığı ile hücre içine kolayca taşıyabilen; Demir (Fe), Çinko (Zn), Kalsiyum (ca), Magnezyum (Mg), Selenyum (Se), Molibden (Mo) içermektedir.
Bu sebeplerle humik asit'lerin diğer uygulama alanlarında olduğu gibi insan ve hayvan sağlığında da olumlu etkiler gösterdiği ve toksik olmamalarından dolayı hem dahili hem harici kullanımına uygun olduğu bildirilmiştir.
(Klöcking ve Helbig J 2005; Jacob ve ark 2019)